Plastik Poset Senden Uzun Yasiyor!

AY! WORD dokumani gorecek halim kalmadi. Bilgisayarimla hasir nesirdik zaten, tamam ama, farkli kanallar vasitasiyla gunumu gecirebiliyordum. Ama son 5 gundur, WORD ve SPOTIFY. Ama yine de, bak geldim, siz kiymetli okuyucularimi yalniz birakmak istemedim. Ama WORD gorecek halim kalmadigi icin, WORDPRESSte yaziyorum. Aman ne degisiklik.

Aslinda, bir kac gun oncesinde, uykumdan uyanir uyanmaz, hatta temizlik yaparken de kafamda bir konu vardi sizinle paylasmak istedigim. Durmus, supurgenin sesi esliginde, evin icinde kendi kendime tartisiyorum. Basima gelen olaylari falan dusundukce guluyorum, sonra nasil yazacagima falan karar vermeye calisiyorum. Ama cok uzun bir yazi olacak diye de oturmamistim basina. Su an uyuyamadigim icin, ve baska da bir sey yapmak istemedigim icin yaziyorum. Ne uzun bir giris oldu be. Ama olsun, icimi dokuyorum iste.

Ben Uluslararasi Iliskiler uzerine yuksek lisans yaptim Londra’da, oda arkadaslarimdan birisi, Gauri, Yonetim ve Strateji uzerine calisiyordu, ayni universitede. Aramiz da bir o kadar iyiydi. Onun sayesinde “davranissal ekonomi” dedikleri bolum ve bu bolumun en cok taninan profesorlerinden birisi olan Richard Thaler ile tanistim. Hatta, bizim okula, halka acik, ucretsiz ders vermeye gelmisti de gidip bizzat dinleme sansim olmustu. Podcast’e de buradan ulasabilirsiniz. Ve imzali kitabi da okuma listemde. Hali hazirda 5 tane kitabi ayni anda okumaya calisiyorum, fakat bu duruma da bir dur demem lazim, cunku hic biri bitmiyor. Maymun istahlilik bendeki baska bir sey degil!

Her neyse, gelelim konumuza, cok sevgili arkadasim Gauri, plastik poset kullanimi uzerine bir arastirma yapiyor. Ve cok guzel sonuclara ulasiyor. Arastirmanin detaylarini, suradan okuyabilirsiniz. Ben yine de arastirmayla ilgili bir kac bilgi vermek istiyorum.

Simdi Londra’da market alisverisine ya da kiyafet alisverisine ya da akliniza ne alisverisi gelirse gelsin, gittiginiz zaman, eger aldiklarinizi koymak icin plastik poset talebinde bulunursaniz, talep ettiginiz her plastik poset icin, sizi 5 penny gibi bir meblayi odemek durumunda birakiyorlar. Bir kac kez icinlik sorun yok, alti ustu 5 penny. Aslinda, belki bir cok insan icin, her seferi icin bile bir sorun yok, iktisadi acindan baktiginiz zaman. Fakat cevresel boyuttan bu ise baktiginiz zaman, bu sizi kendinizi biraz sorgulamaya itiyor. Bu calismada, parasal politikalar uygulamak yerine, ne gibi davranissal politikalar uygulanarak plastik poset tuketimi azaltilir, onu arastiriyor. Kasiyelerin, tuketicilere yonelttigi soruyu sorus tarzindan tutun, imaya kadar gidebilecek ince davranissal degisiklikler bizim tuketim secimlerimizi degistirebiliyor bu arastirmaya gore. Bu gibi davranislar politikalarini da, Richard Thaler, “nudge” teorisi ile acikliyor.

Londra’da bir cok tuketici bu plastik posetleri almamak icin, belki parasal politikalardan belki de cevreyi umursadiklarindan dolayi, kendi bez cantalari ile geliyorlar alisverise. Hal boyleyken, plastik poset kullanimini azaltmaya katkida bulunuyorlar. Bu politika Paris’te de uygulaniyor. Oradaki meblag da 10cent. Onun disinda baska hangi ulkelerde boyle bir politika uygulandigina dair bir bilgim yok. (Eger bileniniz varsa asagiya yorumda bulunabilir ya da suradan bana gonderebilirsiniz.)

E, tabi, master bitti, vize gecerliligi de bitti, ben dondum Turkiye’ye. Bizim ulkede hic derdimiz yok mu da plastik poset dusunup bir de bunun uzerine politika uretecegiz? Konu plastik posete gelene kadar, hey gidi hey. Ama bizim ugrasacak daha buyuk sorumlarimiz olmasi, plastigin, platik tuketiminin ve bu tuketimdeki artisin dogayi kirlettigi gercegini degistirmiyor, yani. O yuzden, ben yine de bu konudan bahsetmek istiyorum. Aslinda film ben Turkiye’ye donunce basliyor. Ben aliskanlik haline getirmisim, plastik poseti her defasinda reddedip, kendi bez posetimi kullanmayi. Memlekete donunce de bundan vazgecmedim, cunku benim icim parasal bir yaptirimdan ote, cevresel etkiler daha onemliydi. (Bu parantez, su noktada bana gicik olanlara, yuzunu burusturanlara, ay gormemis, gotum diyenlere sevgilerimi sunmak icin acildi, seviyorum sizi de.)

Ilk geldigim siralarda, bir markete giriyorum, bir kac ufak seyler aliyorum, plastik poset uzatiliyor direkt, yok ben istemiyorum diyorum. Kasiyer bana “bazi insanlar bir sigara paketi icin bile poset istiyorlar, sasirdim siz almayinca” diyor. Asil komedi, ben annemi ikna etmeye calistigimda basliyor. Bir kac kez beraber markete gidiyoruz, ben kendi bez cantam – ya onceden alinmis plastik poset – ile gittigim icin, alinanlari cantaya doldururken, annem kasiyer kiza benim ne kadar anormal bir insan oldugumu anlatmaya calisiyor. Ben de tabi durur muyum, kendimi acikliyorum orada. Hatta ufak bir uyari da bulunuyorum hepimizin tanidigi bir senaryo karsisinda. Simdi hepimiz gormusuzdur, boyle bir ya bayram alisverisi, ya da aylik, haftalik ev alisverislerinde, torbalarca malzeme alinir. Bu malzemeler posetlere doldurulur, ama bir de yaninda ekstradan 5-10 tane poset sikistirilir oraya buraya, koltuk altina bile, cop poseti yapmak icin. Bazen buyuk alisverislere de gerek yok, kucuk alisverisler sonunda, sayilarca cok cop poseti yapmak icin baska bir poset icine sikistirilan posetler vardir. Ben de kasiyeri uyardim. “Bence hemen kasanin yanina posetlerinizi koymayin, madem bir politika yok poset kullanimini azaltmak icin, bari siz ihtiyaca gore poset verin” dedim. Kasiyer hak verdi, annemi de anormal degil duyarli ama enterans bir kiziniz var diye cevapladi. Arkadas olduk sonra biz kasiyerle. Seviyorum kendisini. Neyse, bunu bir kac yerde yaptim ben. Yapmaya da devam ediyorum.

Simdi, bir de bizim mahalle bakkali var. Hala var mahalle bakkallari. Yasasin mahalle bakkallari. Yasasin Erdal Bakkal. (Izlemediyseniz izleyin Leyla ile Mecnun’u. Finalde soversiniz Burak’a demedi demeyin.) Neyse, ben israrla kendi bez cantamla gittikce, israrla bana poset uzatiyordu bizim bakkal. Ben de en sonunda isyan ettim, daha kac kez gelmem lazim poset almayacagimi anlamaniz icin diye. O gun bugundur, bana poset uzatmiyor. Ama benim kardesim, fena. Umrunda degil dunya. Bir de benim bu aliskanligimi cok aptalca buluyor. Benimle markete girmiyor, ben bez canta tasiyorum diye. Utandigini soyledi bi kere. Dogru mu degil mi bilmiyorum. Ama onun sorunu, bana ne. Onun kafasinda, aldigi plastik poseti evde cop poseti olarak kullanmak var. Bir de ben takintili bir insanmisim, boyle ufak seylerle kafayi bozuyormusum, issizlik bana hic yaramamis, falan filan. Yap guzel kardesim, yap. Plastik posetini, cop poseti yap. Yapma demiyorum. Ama her defasinda da poset almani gerektircek kadar cop uretmiyorsun yahu! Napacaksin cekmece dolusu poseti. Onu da gectim, simdi hem bu plastik posetler var, hem de ayriyetten satilan, devasa boyutlara kadar ulasmis cop posetleri var, satilik. Onu da al, cunku buyuk posetleri kucuk posetlerdeki coplerinle  dolduracaksin. Matruska yapiyor mubarek. Poset icine poset, poset icine poset.

Yapma iste. Biliyorum simdi bir de evet hayir sorunu eklendi bir suru sorunumuzun ustune. Ama boyle cevresel sorunlarimizi da goz ardi etmeyelim. Su Ankara’da binadan, duvardan, yoldan, yani griden baska hic bir sey goremiyoruz. Ote yandan bir de iki adim yurumek istediginde, yuruyecek yerin yok cogu zaman, ustune bir de, her yer cer cop. Plastik posetler atiliyor her yere; kimisini arabanin tekerlegine ya da jantina ya da on kaportanin altina tutunmus, kendince ozgurluge ucarken; kimini de yuruyen abilerimiz ve ablalarimizin ayaklarina yapismis, kurtulus mucadelesinde sokak dansi sanati araci, ya da zemin temizleyici niyetine goruyorsun. Kimisi de mutfak cekmecesinde zulalanmis halde. Benim temizlik ve duzen hastasi annem, onlari bir de duzenlice katlayip birbirinin icine sokuyor. Acayip! Bu posetler de, senelerce kullanilmayip orada duracak. Sonrasinda, bahar temizliginde, topluca atilacak. E erimiyor bu mubarek. (Gir yaz google’a – tonlarca istatistik ve haber var. Erimiyor iste!) Gidecek ne yeri var? Sen gebereceksin ama o hala yasayacak. Ya hic zoruna gitmiyorsa, senden daha uzun omru oldugu zoruna gitsin mubarek, ne diyeyim. Ote yandan, dogaya zaten bir faydamiz yok. Ne faydamiz var? Oksijen mi uretiyoruz? Kendi besinimizi mi uretiyoruz? Ne yapiyoruz? Bari bir faydamiz yok, zararimiz da olmasin. Hadi zararimiz var, hic olmamasi imkansiz, ama bari en az duzeyde tutalim. Geri donusum konusuna girmiyorum bile. Unuttum sanilmasin sonra.

Simdi, hic mi isi yok bu insan evladinin, ulkenin bir suru derdi varken, tutmus plastik posete takmis diyenlerinizi duyuyorum ben. Ona da soyle bir cevap vereyim, yasim 23 olabilir ama 17imden beri siyaset okuyorum ben. Bunu da buyuk bir meziyet oldugu icin demiyorum. Hic bir sey gormedim belki de daha. Ama 17imden beri de deliksiz uykum yok benim. O yuzden, acitasyona gerek yok, dagilin. Plastik poset de almayin. Bez canta tasiyin!

Ben yine de severim sizi,

Opuyorum.

r.

25.2.17 – saat sabah 3 be!

 

Leave a comment